
OBSESİF-KOMPÜLSİF BOZUKLUK VE BİLİŞSEL-DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM
Obsesyon’u kişinin zihnine irade dışı gelen, bireyi tedirgin eden,bilinçli çaba ile kovulamayan, inatçı biçimde yineleyen düşünceler olarak, Kompülsiyon’u ise çoğu kez obsesif düşünceleri kovmak için yapılan irade dışı yinelenen tekrarlayıcı hareketler olarak tanımlayabiliriz. Kompülsif davranışlar kişiyi zorlayan bu düşüncelerinden arınmak istercesine, genellikle yıkama ya da temizleme biçiminde ortaya çıkarlar. Bu işlem bazen saatlerce sürebilir ve kişi hala ellerini yıkamasının yeterli olmadığını iddia edebilir. Yine abdest alırken gelen kutsal olana karşı küfür düşünceleri yüzünden kişi abdestini birçok kez yeni baştan almak zorunda kalabilir. Bu durum özellikle dindar kişilerde büyük sıkıntılara sebebiyet verir. Kompülsiyonların bir diğer yaygın tipi de kontrol etmedir. Yani bir şeyin belli bir şekilde yapıldığından emin olmak üzere belli bir davranışı sürekli tekrarlamak. Örneğin, kişi yatmadan önce kapıları kilitleyip kilitlemediğini defalarca kontrol edebilir, ya da evden ayrılmadan önce elektrik ve gaz tesisatını defalarca kontrol edebilir. Bütün bu tekrarlayıcı davranışlar zihne gelen kuşkulu ve anlamsız düşünceleri kovmak içindir.
Düşünce Süreci ve içeriği
Obsesif düşüncede sürekli olarak kararsızlık ve tereddüt şeklinde görülen ve her düşüncenin bir olumlu bir olumsuz yanının olduğu iki değerlilik belirgindir. Kişi bir şeyi yapsam mı yapmasam mı, düşünsem mi düşünmesem mi gibi kararsızlık ve kuşkular içinde bunalır. Gün içinde elini sıktığı insanların ellerinin yeterince temiz olmadığı, ellerinin para ya da dışkı ile kirlenmiş olabileceğine dair düşünceler onu tedirgin eder. Yine eşyalara dokunmaktan kaçınmaya başlar ve dokunduğunda sürekli elini yıkar. Bu tarz düşünme biçimine kuşku obsesyonları denir. Kimilerinde ise kanser, AIDS gibi hastalıklara yakalanma fikri düşüncelerini kaplar ve onlarda bu durum fobi haline gelebilir. Bazı kişilerde sayma obsesyonları vardır. Bu kişiler gördükleri ya da düşündükleri sayıları saymaktan kendilerini alamazlar. Evlerin numaraları, otomobil plakaları, apartmanların kaç kat olduğunu sayarlar. Bazılarında ise sayı sayma farklı şekilde görülür. Mesela herhangi bir eyleme başlamadan önce kişi kafasında bir sayı tutar ve bunu saydıktan sonra eyleme geçer. Ancak saydıktan sonra sayıp saymadığı konusunda kuşkuya düşer ve tekrar sayarak yapılacak hareketi yineler. Sayıların sıra düzeni bozulunca sayma işlemi yeniden yapılır.
Bazı kişilerde ayıp, çirkin, kötü, saldırgan bir şey düşünmek ya da yapmakla ilgili obsesyonlar görülür. Mesela, kişi ağzını açtığında ayıp birşeyler söyleyeceğini düşünür. Ya da delirip çocuğunun boğazını sıkabileceğini düşünür. Zamanla bu düşünceler kişide gerçekten olacakmış gibi etki oluşturarak ilk etapta düşünceden korkma şeklinde kendini gösteririr. Bu tarz şeyleri düşünmekten korkan kişi düşüncenin gelmemesi için kendisini zorlar. Bu zorlama ile başa çıkamadığında ise tekrarlayıcı hareketler yaparak rahatlamaya çalışır. Kompülsiyon genel olarak obsesyonları gidermek ve etkisizleştirmek için yapılan zorunlu hareketlerdir. Kişi bu hareketlerin saçma olduğunu bildiği halde içinden gelen dürtü ile bunları yapmak zorunda kaldığını hisseder. Bu davranışları yapmazsa büyük sıkıntısı olur. Saçma olduğunu bildiği için de bunları durdurmaya çalışır, durduramayınca da tekrar bunaltıya girer. Gün içinde saatlerce çamaşır ve bulaşık yıkama, saatlerce süren ve belli bir düzen içinde tekrar tekrar yapılan banyo ve çok sık görülen el yıkama kompülsiyonların süreçleri bu şekilde işler.
Bilişsel-Davranışçı Tedavide Kullanılan Bazı Yöntemler
Obsesif Kompülsif bozukluk tedavi edilmediğinde kişinin günlük hayatını ciddi boyutlarda olumsuz yönde etkilemektedir. Tedavisi farmakoterapi (ilaçla tedavi) ve çeşitli psikoterapi yöntemleri ile mümkün olan bu kaygı bozukluğu türünün bilişsel-davranışçı yaklaşımda nasıl ele alındığını görelim.
Bilişsel yaklaşıma göre öncelikle kişi zihne gelen istemsiz düşüncelerin elinde olmadığını kabul etmelidir. Gün içinde insan zihnine binlerce düşünce gelmektedir. Bu düşüncelerin bir kısmı istemli olarak zihne gelirken bir kısmı istemsiz olarak gelmektedir. Burada düşüncenin istemsizliğini belirleyen aslında kişinin kendisidir. Aynı düşünce bir başkası için istemsiz olmaya bilir.Yine kişi istemediği o düşünceleri yalnız kendisinin aklına geldiğini zannedebilir ve ondan kurtulmaya çalışır.Oysa bir araştırmada okb rahatsızlığı olan kişilerin zihinlerinden geçen düşünceler listelenmiş ve böyle bir rahatsızlığı olmayan kişilere gün içinde bu düşüncelerin akıllarından geçip geçmediği sorulmuştur.Sonuçta listede bulunan ve okb rahatsızlığı bulunan kişilerin akıllarından geçen cümleleri bu kişilerin de işaretlediği ortaya çıkmıştır.Burada ki fark o kişilerin bu düşüncelere takılmayarak zihninden geçmesine izin vermeleri olmuştur.
Kişi, obsesyonlarının aklına gelmemesi ya da kompülsif haline gelmiş hareketleri yapmamak için kendini zorlar, fakat zorladıkça istenmeyen düşünceler gene gelir ve istenmeyen hareketler tekrar tekrar yapılır. Bu durum kişide içinden çıkamayacağı bir kısır döngü haline gelir ve yaşadığı suçluluk ve gerginlik duygusu ağır çatışmalara sebep olabilir.
İstenmeyen düşünceyi kovmaya çalıştıkça kişi aslında daha fazla gelmesi için çağırmaktadır. Bu durumu küçük bir deney ile test edecek olursak daha iyi anlayabiliriz. Mesela bir dakikalığına “mor tavşan” ı hiç düşünmeyeceğimizi varsayalım. Zihne bu zorunluluğu verdiğimiz zaman durumu istem dışı hale getirmiş oluruz. Yani düşünme!.. dediğimizde aynı zamanda zihnimize düşün!.. komutunu da vermiş oluruz aslında ve bir dakika içinde defalarca aklımıza “mor tavşan”ın geldiğini görürüz. Biz düşünmek istemedikçe bu düşünce daha fazla artacaktır. Tıpkı aklımıza gelen hoş olmadığını düşündüğümüz düşünceler gibi. Bilişsel-davranışçı yaklaşımın bu durumlara karşı önerdiği bazı çözüm yolları şu şekildedir.
Bu düşünceler akla geldiğinde onları önemseyerek baskılamak yerine, onların zihne gelen önemsiz düşünceler olduğu kabul edilerek belli bir zamana ertelenir. Mesela kişi böyle bir durum ile karşılaştığında kendisine “ saat 16:00’da bu konu ile ilgili düşüneceğim” der. Tam bu sırada da dikkat dağıtma egzersizi yapar. Bu egzersiz bulunulan ortama odaklanarak yapılabilir. Bir odada bulunuyorsa oradaki eşyaları gruplayarak sayılabilir.(renklerine, cinslerine vs.). Yine o düşünce gelmeden önce neler yapıldığı hatırlanmaya çalışılır.
Uygulanan yöntemlerden biride maruz bırakma yöntemidir. Obsesyonu geçirmeye yönelik davranışlar yapıldıkça kişi geçici olarak rahatlar ve bu rahatlama nedeniyle kişi kendisini sıkıntı içinde hissettiğinde aynı davranışı tekrarlar.Böylece kaçınılan düşüncenin yapılan davranışla rahatlamasıyla oluşan “güvenli” bir mekanizma kurulmuş olur. Oluşan bu mekanizma kişinin obsesyonunu her seferinde daha fazla besleyecektir. Yani istenmeyen düşüncelerden kurtulmak için kaçacak yer bulan zihin hep aynı şeyi yaparak bu durumun devamı sağlayacaktır. Ancak bu süreç devam ettikçe kişinin hayatında sıkıntılar oluşmaya başlar. Bu mekanizmanın kırılması tedavide etkili bir yöntemdir. “Maruz kalma” mekanizmanın işleyişini bozucu etki yapan yöntemlerden biridir. Bu yöntem tedricen uygulanır. Mesela aşırı titizlik olarak ortaya çıkan kompülsiyonu ortadan kaldırmak için ilk etapta adım adım pis olduğu düşünülen eşyalara dokunmak şeklinde egzersiz yapılır.Bu davranış önce pis olduğu düşünülen bir eşyaya dokunarak sonra birkaç eşyaya dokunarak gerçekleştirilebilir. Kompülsiyonun üzerine gidildikçe zihin pis gördüğü eşyalara karşı duyarsızlaşmaya başlayacak ve bir süre sonra eşyayı temiz olarak algılamaya başlayacaktır yada eşya üzerindeki kirlilik onu eskisi kadar rahatsız etmeyecektir. Bu durum kişiyi yaşadığı kısır döngüden kurtararak çatışmaların azalmasına ve ortadan kalkmasına sebep olacaktır.
Kaygı bozukluklarının içinde yer alan obsesif kompülsif bozukluk tedavi edilmediğinde kişinin yaşamında ciddi boyutta sıkıntı oluşturduğu gibi, zamanla yakınında olanları da aynı şekilde olumsuz yönde etkilemektedir. Tedavisinde farklı psikoterapi yaklaşımları kullanılan obsesif kompülsif bozukluğun günümüzde en sık başvurulan yöntemlerinden olan bilişsel davranışçı yaklaşımın içeriği özetle bu şekilde işlemektedir. Benzer yakınmaları olan kişiler bu durumun verdiği rahatsızlıktan kurtulmak için gerekli profosyonel yardıma başvurmaları önerilir.Ayrıca tedavide istekli olmanın iyileşme sürecini hızlandırdığı unutulmamalıdır.
Yazan : Esma AYDIN
Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen